Otorite (Ocak, 3. Hafta)
- Sibel Okan
- 22 Oca 2024
- 2 dakikada okunur

Tezatlıklarla dolu evren. Hep bir görünenin ötesinde görünmeyen. Bilinenin ötesinde bilinmeyen. Söylenenin ötesinde söylenmeyen.
Varlığın yokluktan gelişi. Yaratımın yıkımdan gelişi. Özgürlüğü anlamak için otoriteyi anlama gerekliliği.
Yolun gidişatı hep böyle. Bir uçtan diğer uca yürümekle geçiyor; Ben’likten Hiç’liğe.
Bu yolda yürürken yeni bir bilinç hali yaratmak, bunun için eski bilinci yıkmak; eski bilinci yıkmak içinse içindekileri tanımak. Benlik bilgisine ulaşmak…
Eski bilincin içi otorite dolu. Benlik bilgisi otoritelerin içinde gizlenmiş durumda. Soğan kabukları gibi ancak otoriteleri soyarsan soğanın cücüğüne benzeyen benlik bilgisine, yani öze ulaşabiliyorsun. Hem içsel hem dışsal birçok otorite unsuru. İçte düşünceler, fikirler, inanışlar, deneyimler, bilgiler, duygular… Dışta gelenekler, bilir kişiler, sistemler…
Her biri farklı gibi görünse de ortak özellikleri katı bir çerçeveye sahip olmaları, sınırlarının net oluşu, evet ya da hayır, doğru ya da yanlış, ya biri ya diğeri arasında bizi bırakmaları ve bir seçime zorlamaları.
Çünkü ego güvence istiyor. Onun için güvence, hep alışkın olduğu konfor alanında bulunuyor. Orada eminlik var, kesinlik var, haklılık var, bilgi var, süreklilik var. Her şeyden emin olmaya çalıştıkça, kesinliği, haklılığı, bilgiyi, sürekliliği arzuladıkça kontrol etme arzusu da artıyor. Güç istiyor. Güçlendikçe katılaşıyor. Duvarları kalınlaşıyor.
Gücünü sarsan her bir konu ise onun için tehdit. Bilinmezlik, kontrolsüzlük, bilgisizlik, sürekliliğin olmaması... Ego, tüm bu ihtimal denizinin içinde boğulmaktan korkuyor. Denizde boğulmaktansa bir otoritenin varlığını yeğliyor. Otorite ona yarar mı sağlıyor yoksa zarar mı veriyor onun için fark etmiyor. Bunu kendi ölçüp biçme zahmetine girmektense kontrolü otoriteye veriyor, kendisi ise kalın duvarlarının içinde, "güvende" hissiyle uykuya dalıyor. Nasıl olsa aracı “güvendiği” otorite, onun yerine kullanıyor. İşte zihin otomatik pilotta oluşuyla bizi böyle kendine piyon yapıyor.
Oysa ki Mevlana ne diyor, “Doğru ile yanlışın ötesinde bir yer var, seninle orada buluşacağız.”
Yolun gittiği yön, doğru ile yanlışın ötesine doğru. Ötede özgürlük var, özgürlüğün olduğu yerde sevgi var, şefkat var.
Özgürlük hali an’da. An sınırsız potansiyele sahip; sınırları ise esnek, akışkan, şekillendirilebilir, her an her yeni seçimle dönüştürülebilir. Berrak ve duru bir zihni, özgürlüğü vaat ediyor.
Özgürleşirken kalın duvarlar katman katman yıkılıyor. İçeride uyuyan sevgi uyanmaya başlıyor. Direksiyonu otomatik pilottan manuel’e alıyor.
Otoritesiz kalmak eski bilince savunmasız kalmak gibi geliyor. Ama sevgi ve şefkat ancak savunmasızken açığa çıkabiliyor.
Sevginin peşinde koşan sen, yolun sonunu beklemeden, gönüllü müsün yolun başından özgürlüğe?
Sibel Okan
Comments