İçselleştirme (Gerçekten Öğrenmek) (Ocak, 2. Hafta)
- Sibel Okan
- 15 Oca 2024
- 3 dakikada okunur

Aydınlanmaya giden yol içselleştirmekten (gerçekten öğrenmekten) geçer. İçselleştirmeninse bilgi ile doğru bir orantısı yoktur. Bilgelik, çok bilgi bilmekten değil, kendini bilmenin olgunluğu ile gelir. Yeni bir şey keşfetme yolculuğuna kendi başınıza başlamalısınız, tümüyle soyunmuş, yoksun başlamalısınız, özellikle bilgiden yoksun çünkü bilgi ve inançla deneyim sahibi olmak çok kolaydır ama o deneyimler kendini yansıtmanın ürünüdür ve dolayısıyla tümüyle gerçekdışı ve asılsızdır. Bilgiyi kendinizi yansıtmak ve güvenceniz için kullanıyorsunuz; Buda veya İsa veya X ile aynı deneyimlere sahip olduğunuza emin olmak istiyorsunuz. Ama kendini bilgi yolu ile sürekli korumak isteyen bir insan açıkça, gerçeği arayan olamaz… (1)
Bilgi kitaplardan, deneyimlerden, okunarak, eğitilerek öğrenilir. Ne yapıp yapmayacağını, ne düşünüp düşünmeyeceğini, ne hissedip hissetmeyeceğini, nasıl tepki vermen gerektiğini yıllar boyunca öğrenirsin. Eğitim sistemi içinde, kitaplarda, birçok yerde. Bilgiyi alır, bellekte muhafaza eder; ihtiyacın olduğundaysa daha önce benzer bir duruma karşı ne yapılır’a dair öğrendiğin bilgiyi muhafaza edildiği yerden çıkarıp kullanırsın. Bu bilgilerin hepsi kişiye ağırlık yaratır, özgürlüğünü kısıtlar, içselleştirme (gerçekten öğrenme) gücünü elinden alır. Sürekli yeni bir ego kimliği yaratır. “Daha çok bilen” kimliği. “Daha çok bilen” olarak anda yaşanan her deneyime, geçmişteki bilgi yüklerinin tozlu perdeleri ardından bakarsın. Anda değil, geçmişte yaşarsın.
Oysa içselleştirmek (gerçekten öğrenmek) anda yaşanır. Bilgelik (aydınlanma) makamın, ne kadar çok anda yaşayabildiğinle ölçülür. Bu durum, bilgi toplamanın tam tersidir. Bilge aydınlanma yolunda yürürken, zamanında toplanan ve kendisine ağırlık yapan bilgilerin yüklerinden arınarak, her adımda biraz daha hafifleyerek ilerler. J. Krishnamurti içselleştirmeyi (gerçekten öğrenmeyi), “Anlama sevgisi ve bir şeyi kendisi için yapma sevgisi.” olarak betimliyor. Yola başlarken anlamak istediği en çok kendisidir bu yolda yürüyen kişinin. “Ben” dediklerini, kendini özdeşleştirdiklerini, ego kimliklerini anlama sevgisi. Ancak bunları anlayan, bir diğerini, bütünü anlamayı başarabilir. Aslında kendini anlama adına çıkılan bu yol, bilgi yüklerinden arındıkça ve içselleştirmeye (gerçekten öğrenmeye) başladıkça bir başkasına da ışık olabilmeye, gerçekten sevmeye, bir şeyi kendisi ile beraber bir diğeri için de yapma sevgisine dönüşür. Çünkü yolda anlaşılır ki ben, senden ayrı değildir. Ben ve sen doğadan ayrı değildir. Her şey Bir’dir.
Bu içselleştirme (gerçekten öğrenme) yolunda zorlama olmaz, ikna olmaz, kıyaslama olmaz. Bu zamana kadar olanı düşün: Sana “otorite” olan kişinin/sistemin zorla öğretmeye çalıştığı şey sende depolanan bir bilgidir ve ağırlık yaratır. Geçmişin ağırlığı. Ya da tam tersi, kendini “otorite” olarak gördüğün durumları düşün: Kendi yolunda keşfettiğini başkasını ikna ederek, zorlayarak öğretmeye çalıştığında o kişiye yalnızca yük yüklersin. Bilginin yükünü.
Kişinin içselleştirme (gerçekten öğrenme) zamanı kendine özeldir. Herkes kendi zamanı geldiğinde gerçekten öğrenir. “Gerçekten Öğrenme Zamanı”nın gelmesi içinse zihni sessizleştirmek gerekir. Zihin eski deneyimlerle, bilgilerle doluyken ve bunlar zihnin içinde durmadan konuşuyorken gerçekten öğrenmek mümkün değildir. O zaman zihin hep kıyaslamadadır. Andaki olanı, geçmişte en benzer yaşanan durumla kıyaslar, bilgilerini gözden geçirir ve geçmişin tozlu raflarından çıkarıp aldığı bir bilgi ile anda yaşananı ancak yorumlamış olur.
Aydınlanma yolunda ilerlemek, içselleştirmek (gerçekten öğrenmek) mümkündür. Bunun içinse “otorite”den tamamıyla sıyrılmak gerekir. Kendi otoritenden, otorite olarak konumlandırdığın her bir kişiden, olgudan, öğretiden…
Bilgi ve öğrenme, arayanın, zaman ötesi olanı anlamaya çalışanın önünde engeldir.(1)
Şems-i Tebrizi de Mevlana’ya Aşk yolculuğunun başında izah etmiştir:
“Aradığın şey o kitaplarda değil. Aradığın şeyi okuyarak bulamazsın. Onu ancak kalbinle bulursun. Dünyadaki bütün kitaplar, bütün hesaplar aklın bir oyunudur sadece. İnsan aklının oyunu…
Bütün bu kelimeler, sözler, laflar sevginin yerini tutamaz. Okuyarak öğreneceksindir belki ama ancak aşkla anlayacaksın.”
“Kır kalemin ucunu. Bundan sonraki yolculuğumuz aşk yolculuğudur. Aşkı kalem yazmaz ki kitaplarda bulasın. Bırak artık kitapları. Sen aşk denizine dal. Seni bu noktaya getiren bilgiler senin buradan sonra ilerlemeni engeller. Onları bırakmayı, vazgeçebilmeyi göze al.”(2)
Yaşam Kitabı, J. Krishnamurti.
Mevlana (İstediğin Bir Şey Olursa Bir Hayır, Olmazsa Bin Hayır Ara), Hakan Mengüç.
Comments