top of page

Doğanın Ritmi ve İlhamı-Başlangıçlar, Bitişler, Döngüler

  • Yazarın fotoğrafı: Sibel Okan
    Sibel Okan
  • 14 Ara 2024
  • 2 dakikada okunur

“Doğanın kanunu şudur: Sırayla farklı şeyler ortaya çıkabilsin diye, her şey değişir, dönüşür ve yok olur.”

-Marcus Aurelius


Yaşadığımız, bir döngü içinde.

Hep bir yükseliş, hep bir alçalış;

hep bir artış, hep bir azalış;

hep bir doğum, hep bir ölüm.


Yükseliş de alçalış da, artış da azalış da, doğum da ölüm de; ne iyi ne kötü. Ne ise o. Rumi’nin sözleri gibi; yaşam, doğru ile yanlışın ötesi.


Bizler sadece zihinle yürüdükçe, etiketlemelerin tuzağına düşüyor, oradan oraya savruluyoruz. Yaşamı ittiriyoruz, karşımızdakini ittiriyoruz, zorluyoruz, kalıba sokmaya çalışıyoruz, sınırlandırıyoruz. Yükseleni alçaltmaya, alçalanı yükseltmeye; artanı azaltmaya, azalanı artırmaya, doğanı öldürmeye, öleni yeniden diriltmeye çalışırken; yaşamla adeta savaşa giriyoruz.


Şunu idrak etmeliyiz ki yaşam hiçbir zaman kaybeden olmadı, olmuyor ve olmayacak. Bizse, her direnmede kaybediyoruz. Savaşımızın nedeni direnmekten geliyor.


Bir bıraksak direnmeyi, olanla uyumla akacağız.

Bir bıraksak etiketlemeyi kabule geçeceğiz.

Uyumla aktıkça, kabule geçtikçe Öz’ümüzle buluşacağız.


Yaşam aslında bu kadar basit. Onu karmaşıklaştıransa zihnimiz. Tüm bu etiketleri, zorlamaları, ittirmeleri, -meli’leri, -malı’ları yaratan o.


Zihni dinginleştirmenin de tek yolu, aynı yaşam gibi, zihnin de doğasını kabul etmekten geçiyor. Zihinle savaşmak da, aynı yaşamla olduğu gibi nafile bir çaba. Zihnin eğiliminin düşünceler üretmek olduğunu bilmek, bizi güvende tutmak için alıştığı yolları tekrar tekrar yürüdüğünü bilmek değerli. Bunca yıl etiketlediysen, zorladıysan, ittirdiysen, zihin yine bildiğini yapacak ve bunlara devam edecek. Sen direnmeyi bıraktığında, kabule geçtiğinde, zihin de dinginleşecek.


Zihinle savaş verdikçe o da karşılık veriyor, sendeki savaşı sana yansıtıyor. Sen duruldukça, kabule geçtikçe o da dinginleşecek. Çoğunlukla yine üretmeye devam edecek ama sen artık kabulde, onun her dediğine inanmamayı, kapılıp gitmemeyi öğreneceksin.


Doğa, bize tüm bilgeliğini sunuyor:


Doğada her şey yükseliyor, sonra alçalıyor; aynı okyanustaki dalgalar gibi.

Doğada her şey artıyor, sonra azalıyor; bollukla meyve veren ağacın kışın çırılçıplak kalması gibi.

Doğada her şey doğuyor, sonra ölüyor; bir tohumun döngüsünü tamamlayıp önce meyveye yolculuğu, sonra çürüyüp toprağa karışması gibi.


Doğanın kanunu bu. Çeşitlilik istiyor, akış istiyor. Sabitlik, durağanlık, tekdüzelik değil. Çeşitliliğini sürdürmek için her şey değişiyor, dönüşüyor, yok oluyor.


O halde bizdeki bu kibir neden? Başlayan sonsuza kadar devam etsin, olan hiç bitmesin, doğan hep büyüsün, ölmesin…


Bu kibri yaratan en büyük illüzyon; kendimizi, zihnimizin kurgusuyla, doğadan ayrı görmemiz. Düşünebildiğimiz için kendimizi doğadan, diğer canlılardan, yaşamdan üstün sanmamız.


Asıl üstünlük; bu kibirden sıyrılıp doğanın bir parçası olduğumuzu tekrar hatırlamak.


Asıl bilgelik; bilgiden sıyrılmak, deneyimin kendisi olmak.

Aynı doğa gibi olmak…


Ancak o zaman yaşamla uyumla akacak, gerçekten mutlu olacağız.

Ancak o zaman zihinden öte bilgeliğimizi hatırlayacak ve açığa çıkmasına olanak tanıyacağız.

Ancak o zaman Öz’ümüzü bilecek ve yaşama biricik hediyemizi sunacağız.

Ve doğanın çeşitliliği içine kendi baharatımızı ebediyen katacağız.


Sibel Okan

Comentários


Yeni Blog Yazıları ve İçeriklerden Haberdar Olmak İçin

Bültene Abone Ol

Aramıza hoş geldin! Gelen emailden

aboneliğini onaylamayı unutma.

© 2024 Sibel Okan. Tüm hakları saklıdır.

Sibel Okan

Instagram hesabı:

  • Instagram
bottom of page